İsmail Tunçbilek
Müziğe 10 yaşında babasının gece gazinodan gelirken yanında getirmiş olduğu oyuncak bir cura bağlama ile oyun oynayarak başladı. Babasınında müzisyen olması(Sabri Tunçbilek) onun müzikte çok farklı yönlerde gelişmesine yardımcı oldu. İlk öğrenimini Bursa’da tamamladıktan sonra İTÜ Devlet Konservatuarı temel bilimler bölümünü birincilikle kazandı. O dönem kayıt dondurmak istedi ve hocaları bunun mümkün olabileceğini söyledi ve böylece kayıt dondurdu. İkinci dönem kayıt yenilemeye İstanbul’a geldiğinde okuldaki hocalarla görüştü fakat artık okulda kaydının olmadığını öğrendi. Sebebi ise temel birimlerdeki öğrencilerin kayıt dondurma yetkisinin olmayışıydı. Yani kandırılmıştı ve onun yerine torpilli başka öğrenciler alınmıştı. Bursa’ya geri döndü. Uludağ Ünv. THM korosu ile çalışmalarda bulundu. 13 yaşına kadar TRT THM repertuarının %90’nını bitirdi. Babası kendisine çeşitli yollar göstererek ona klasik Türk müziği notaları, saz semaileri , peşrevler, longalar ve klarnet metotları çaldırmaya başladı. Bağlama THM ensturmanıydı ancak babasının o zaman ileriyi görerek büyük düşünmesi ve Tunçbilek’inde bu çalışmaları oyun gibi görüşü onun temel olarak bu seviyeye gelmesinin en büyük sebebidir.
13 yaşında Üniversitelerarası THM yarışmalarında solo saz dalında birincilikler aldı. Bağlama dersleri verdi. 14 yaşında Bursa Büyükşehir Belediyesi konservatuarında Yücel Paşmakçı ve İTÜ öğretim üyelerinin denetiminde yapılan öğretim üyeliği sınavlarını birincilikle kazandı ve öğretim üyesi oldu. Tek amacı onu İTÜ’den şahsi çıkarlar nedeni ile uzaklaştıran öğretim üyelerine bir ders vermekti. Bu amacına fazlasıyla ulaştı. 3 ay öğretim görevlisi olarak konservatuarda bulunduktan sonra buranın kendisine ve kendisininde oradaki öğrencilere faydalı olamayacağını anladı ve istifa etti. Bu arada İstanbul ile Bursa güzergahında sürekli ünlü müzik adamları ile diyaloglara girdi. Mısırlı Ahmet ile tanıştı. İsmail Tunçbilek ismini İstanbul’daki müzik camiası ve Mısırlı Ahmet vasıtası ile Ortadoğu’daki müzik camiasına tanıttı. 16 yaşında İbrahim Tatlıses ile profesyonel sahne ve kaset çalışmalarına başladı. Değişik ülkelerde konserlerde ve ünlü sanatçıların kasetlerinde bağlama çaldı.17 yaşında ilk müzik yönetmenliği tecrübesini İbrahim Tatlıses’in Fırat albümünde yaşadı. Sendur Güzelel ile beraber albümün yönetmenliğini yaptılar. Albümdeki parçaların %80 ini kendisi yazmış olduğu halde albüm kapağına Sendur Güzelel’in adını yazdılar. Bunun devamında Izzet Yıldızhan’ın Birisi,Ebru Yaşar’ın Seni Anan Benim İçin Doğurmuş , Hakan Taşıyan’ın Canım albümlerini Sendur Güzelel ile beraber hazırladılar. Sonucunda bu yapımlarında büyük kısmını kendisi yazmış olduğu halde İsmail Tuncbilek ismini yönetmen asistanı olarak yazdılar. 20 yaşında askere gitti. Acemiliği Isparta’da , usta birliği Isparta subay ordu evinde geçti. Askerliğini tamamladıktan sonra Istanbul’a geri döndü. Artık beyni , mantalitesi , görüş açısı değişmişti. Türkiye’deki müzisyenlerin ve o camianın kendisine faydalı olamayacağını anlamıştı. Aytaç Doğan ile beraber Mısırlı Ahmet vesilesi ile 98’de Kahire’ye gitti. Kahire’deki müzik camiası onu zaten ismen tanıyordu. Ortadoğu’nun müzik kompozitörlerinden Ömer Hayrat, Emir Abdul Megect , Tarık Akif Yahya , gibi ustalarla çalışmalarda bulundu. Maestrosu Ömer Hayrat olan Mısır Senfoni orkestrası ile konserler verdi. Birçok ünlü sanatçıyla çalışıp yönetmenliğini yaptı. Artık Ortadoğu’da tanınan ve aranan müzik kompozitörlerinden biriydi. Bağlamayı Ortadoğu’ya tanıttı. Artık Kahire’de kendisine dar gelmeye başlamıştı. 99’da Mısırlı Ahmet ve kardeşi Levend ile beraber kendilerini Sina çölüne attılar. İşte aradıkları ortam kelimenin tam anlamı ile buradaydı. Hiçbir şekilde ticari kaygı, zaman kavramı, teknoloji ,dedikodu ortamı olmayan ; tamamıyla doğanın içinde kendilerinin bir hiç olduğunu anladıkları bir ortamdı. Önü Kızıldeniz , arkası Sina çölü. Tek yaptıkları güzel denizde yüzüp saz çalmaktı. Bazı günler Mısırlı Ahmet ile beraber 16 saat hiç durmadan çalışıyorlardı. Tek amaç insanlardan uzaklaşıp yaptıkları müzikte ve kendi içlerinde gerçek kendilerini bulmaktı. İsmail Tunçbilek kimdi? İşte orada bu sorunun cevabını aldı, o ana kadar yapmış olduğu müzik kendisine ait değildi. O andan sonra kendi içinde yapmak istediğini dışarı vurmaya çalıştı. Toplam 8 ay çölde kaldılar. Sonrasında İsrail’li ünlü bir müzik prodüktörü tarafından Israil’e davet edildiler. İsrail’de 3 ay kaldılar. Bu zaman zarfında oradaki ünlü müzisyenlerle ve en başta dünyaca ünlü percussion ustası Zuhar Fresko ile tanıştılar. Beraber konserlerde ve değişik gösterilerde bulundular. ( Mısırlı Ahmet, Levend , İsmail ve Zuhar Fresko kaydı İsrail’deki jazz okulunda gizli olarak kaydedilmiştir.) Onların kafalarında Ispanya’ya gidip daha büyük ustalarla tanışıp beraber müzik yapmak vardı. Ve 2000’de Israil’den Ispanya’ya gittiler. İspanyada tanıdıkları 2-3 tane perkusyonist arkadaşları vardı. Onlarla beraber Ispanya’da kendi müziklerini sunma çalışmalarına başladılar. Bu vesile ile Paco de Lucia , Carlos Benevent , George Pardo, gibi ustalarla çalıştılar. İspanya’da yaptıkları demoyla kendi müziklerini ortaya koydular. Bu çalışmalarda Carlos Benement , Aleş Xavi , Ercan Irmak , Göksun Çavdar, Feyruz Hoca , ve tommaister Tarık Ceran ile birlikte çalıştılar. İspanya dönemi 1 sene sürdü ve Türkiye’ye ye döndüler. Yapmış olduğu çalışmalar Türkiye’deki müzik camiasına bomba gibi düştü. Ve o artık eski bağlamacı, yönetmen asistanı ve emek hırsızlarına hizmet eden İsmail Tunçbilek değildi. 2001 den bu yana İstanbul’da yaşıyor . Zaman zaman yurt dışındaki değişik ülkelere gidip çalıyor , bağlamayı ve yaptığı müziği insanlarla paylaşıyor. Onun sayesinde bundan 5 sene öncesine kadar hayranlıkla dinlediğimiz Araplar’ın müzik yönetmeliğini ve müzik kayıtlarını artık Türk müzisyenlerle beraber Türkiye’de o yapıyor ve bu vesile ile Türkiye’deki değerli müzisyenlerin adını Ortadoğu’ya tanıtıyor. Ayrıca günümüzde Taksim Trio isimli müzik grubunda, Hüsnü Şenlendirici ve Aytaç Doğan ile birlikte müzikal çalışmalarını sürdürmektedir…